12 Mayıs 2010 Çarşamba

Sen insan değil babasın

ERKAN BAL

Sana insan diyenin... diye başlayıp "sen bir meleksin" diye biten ucuz esprileri saymazsak genelde bu sözü çok, kırılıp incindiğimiz insanlara karşı söyleriz. Tabi bir de "hayvansın lan rıza" söylemi var ki Ayça ciklet çiğner tadında söylenen o da konumuz dışıdır. Peki bu söz nasıl insanın içini eritecek kadar güzel olabilir... Hadi okumaya devam edin...
-Yavrum yapma....
-Atma elindekini... ah kafam...
-Çocuğum vurmaa......
-Acıyo sıkma burnumu...
-Melike elini çek..
-Elini çek melike
-Bak melike elini çek...
-Melike döfcem bak..
-Kızım acıyooooo... ah burnummmmm
(al sana dozu azaltılıp, öfkesi alınmış bi çimdik)
-Uvvaaaaa...... ba... baaaaaa!..
-Napim kızım acıyo dedim o kadar. Benim de canım var. Ben insan değil miyim? (azıcık arabesk söylenebilir...)
-Hayıııııııır.... Sen insan değilsiiiin... Sen Baba'sııın.... Uvvvaaa....
-Canımmmmmm, unutmuşum. gel bir sarılim öpimmmmmm
-Babaaaaa

-Efendim kızım

-Ösür dilerim. bi daaaa yapmıcam..uvvvaaaaaa....(5 ila 15 dakika arası son kullanım sürelidir)
-Tamam canım.... tamam kızım... (gözyaşlarını silip gülümsemeye başlar)
-Baba...
-Söyle kızım
-Kulağını çekebilir miyim... 1 kerecik... Lüfftennnnnnnn
.............
Akşam uyku öncesi masal saati:

Gündüzün anısına yeni icad edilen Masalda Robocop babamız biip, cızzırtt diyerek kırmızı kazaklı Melike'yi kötü öcü terminatör'den kurtaran masal kahramanıdır:
Yatağa sırtüstü yatılıp üstüne yüzükoyun yatan Melike'ye oryantal kıvamında denizde dalgaya tutulmuş tekne efekti yapıldıktan ve karşı kıyıya geçerek terminatörden kurtarıldıktan sonra:

-Kızım burnumu sıkma...acıyooo.....

-Hadi baba, konuş.. Robot ol "biiiip" de....!

Melike Mine BAL & Erkan BAL Corparation:)


ÇOOOK YAKINDAAA:
-Melike'den yazı yazma klavuzu...
-Pratik Makyaj yapma teknikleri
-Hişt leyn...
-Çitostan sürekli bedava kazanma rehberi
-Gazete dağıtıcısının el kitabı

2 Mayıs 2010 Pazar

Melike'mden yemek tarifleri



LEBLEBİ ÜZÜM DOLMASI

Malzemeler
Taze Çorum Leblebisi
Tariş çekirdeksiz üzüm
Melamin çerez tabağı
Küçük meyva bıçağı

Hazırlanışı:

Babamıza sipariş verdiğimiz leblebi paketi açılır.. İçinden çıkan leblebiler özenle yere dökülür, sonra anneden azar işitilince tabağa konur. Daha önceden hazırlanmış çekirdeksiz Tariş üzümleri ile harmanlanır. Mutfaktan bi koşu meyve bıçağı kapıp getirilir. Her ne kadar babamız kızsa da ucunun biraz sivri olmasına özen gösterilir.

Leblebiler şekildeki gibi ele avuca alınır. Sonra birer birer delinir. Delinemezse enine de kesilip halının üstüne "Melikeeeee yeter" denilecek miktarda leblebi tozu dökülür...

Önceden hazırladığımız üzümler isteğe göre çiğnenip ağızdan çıkarıldıktan sonra veya çiğnenmeden bıçağın ucuyla karnı deşilmeye çalışılmış zavallı leblebilere monte edilir...
Hızla bekletilmeden babaya servis yapılır...
Afiyet olsun!..
....................................................

NE BULURSAN KOY ÇORBASI

Malzemeler:

Halis Anne yapımı tarhana ya da mercimek çorbası (kremalı mantar olsa da sorun yok)
Kıtır ekmek
Tuz
Diğer baharatlar..
Limon suyunda hal edilmiş salata...
Meyve suyu
Sirke, Yoğurt
Süt-Sütlaç
Sakız ve çikolata

Hazırlanışı:
"Kızım yesene" denilerek ağzımıza tutulan çorbaya burun kıvırıldıktan sonra "ısrarlara dayanamadım" numarası yapılır ve ikinci adıma geçilir.
-"O zaman ben kendim yicem, büyüdüm" diyerek isyan edilir. Ele geçirilen kaşıkla salataya doğru uzanılır. Üzerine Anne tarafından özenle kıtır ekmek doğranan çorbaya, limon suyunda
hal edilmiş salatadan katılır.

Sirke süt ve limon suyu varsa yoğurt katılarak karıştırmaya devam edilir. Ölçü olarak babamız kızdığı için herşeyden bir ya da 2 kaşık yeterlidir. Tuz ve baharat katılarak zenginleştirilen çorbamıza daha sofrada ne kaldıysa eklenir.

Karıştırma işleminin sonunda anne ve babanın ciğerinin pişip, sabrının taşıp taşmadığı kontrol edilir. Sabır tam taşma kıvamındayken kaşığın ucuyla tadına bakılıp;

-Baba iğğğğrenççç olmuş sen ye!.. diyerek babaya ikram edilir...

Anne ve baba kızıp azarlarsa küsmüş numarası yaparak, Sakız ve çikolata olayına geçilir...

Afiyet olsun!...


Melike Mine BAL

21 Nisan 2010 Çarşamba

Masumiyet



Biliyorum bu yazıdan alınan birileri olabilir ama kimse alınmasın lütfen. Yazının ne amacısınız, ne de hedefi. Üstüne alınıp, durumdan vazife çıkaran olmasın diyerek gireyim söze...

Soru şu?
Kim bir yılana sarılıp, uyumak isteyebilir?

Her canlı doğuştan masum, her canlı iyilikten başka bir şey bilmiyor dünyada. Kötüyü de, korkuyu da, acıyı da sonradan öğreniyoruz. Hele insan yavrusu; her şeyi saf, masum bir güzellikle algılıyor. Ateşe elini korkmadan uzatabiliyor ve bir yılana sarılıp, uyuyabiliyor.

Geçen hafta bir arkadaşımla buluşup, yemek yedik. Arkadaşım ve sevgili yeğenini uğurladıktan sonra takıldığım Profilo Alışveriş Merkezinde oyuncak dükkânlarının birinde, oyuncak yılanlarda indirim vardı. Sanırım Erdil Yaşaroğlu’nun çizgileriyle meşhur ettiği engerekleri bir firma oyuncak haline getirmiş. Yumuşacık bezden rengarenk, çılgın yılanlar.

Birkaç Candy saç tokası ile oyuncak bir yılan aldım 3 yaşındaki kızıma.
Sağ olsun kızım, bana çok teşekkür ederim diyerek sarılabilmek için, her yolculuk dönüşünde mutlaka bir şeyler getirmemi bekler.

Aslında kızına yılan hediye eden bir baba olmak istemezdim. Çünkü takıntı hastalığım var. Buna psikolojide sanırım Obsesif Konpulsif diyorlar. Her an kötü bir şey olacak korkusu, kapıyı, pencereyi defalarca kontrol etmek, simetri saplantısı vs. Meraklısı Google’a girip öğrenebilir.

Bu konularda en ufak bir şeyde herkese kızıp, fırça atarken tuttum kızıma oyuncak bir yılan aldım. Eve getirdiğimde eşim ve büyük kızım korkmasına rağmen küçük kızım yılanını çok sevdi.
Beline boynuna doladı, kuyruğundan tutup sürükledi. Sofrada yanına kıvrılıp, oturttu ve bana bol bol çok teşekkür etti.

Dün gece hava çok sıcaktı. Uyku tutmamış. Ben TV izlerken yanıma geldi.
“Baba yılanımı bulamıyorum. Sarılıp yatmazsam uyuyamam ki”
dedi.
Gece yarısı evin içerisinde oyuncak yılan aradık. Bulduğumuzda onu sevip, aldı yanına. Sonra mışıl mışıl uyudu.

İyi ve kötü öyle iç içe ve karmaşık ki insan hayatında.
Yetişkin insan davranışları melekle şeytan arasında gidip geliyor. Oysa çocuklar çok saf ve masum.

Önyargısızlar. Bir yılana sarılıp uyuyacak kadar…

Erkan BAL
*melike serisinde geçmiş yıllarda yayınlanmış bir yazıdır.

27 Şubat 2010 Cumartesi

Melike'yi takdimimdir


Efendim bendeniz sayın Başbakanımıza her konuda muhalif yazarlardan olmadığım gibi her konuda amma da doğru söyledi diyenlerden de değilim. Zaten bu yazının başbakanımızla tek alakası şu "yapabileceğin kadar çocuk yap meselesi" aynen katılıyorum efendim. Her insan evladı yapabileceği kadar çocuk sahibi olmalı.

Bırakınız öyle aile planlaması laflarını "ancak kendi neslinizi kurutursunuz" kimse de sizi dinlemez. Azaldığınızla kalırsınız efendim. Bir kere bu yazı dizisi apolitik. O yüzden kimse politik yorum yazmasın. Cevabım yoktur efendim. Varsa da yoktur yani.

Şu dile getirdiğim çocuk meselesine bütün hanımların itirazlarına da boynum kıldan incedir. Biz erkekler kendi bebeklerimizi kendimiz doğuramadığımız müddetçe bu konuda başımız önce olup gıkımız çıkmayacaktır. Tabi sadece doğurmaktan söz etmiyorum. Canından bir parça gibi onu bu dünyaya gelmesi öncesi bedeninde taşımak ve sonrasında da büyütmekten. O yüzden 8-0 falan mağlubuz efendim. Adam gibi susarım bu konuda gıkım çıkmaz. Öyle cenneti kimsenin ayağının altına kolay kolay vermezler. Ana diyorlarsa vardır bir sebebi. Susalım efendim susalım.

Benim itirazım aile planlaması konusunda ahkam kesen erkekleredir. Eğer ırk temelinden olaya bakıyorlarsa ona da bişi diyemem efendim. Siyasi bakışınızdır ama başkalarının çoğalması ile uğraşacağınıza kendi azalmanıza çare bulun der susarım.

Ne demiştik baylar. Yapabileceğimiz kadar çocuk yapıyorduk değil mi. Tabi hanımların yüksek müsadesi ile. Bu sözümü de tavşan kulaklarınız ile dinlemeyiniz lütfen "Gecenin 12sinde ben bu yazıyı yazarken klavyemin dokunmadık tuşunu kulağımın çekilmedik, ayağımın gıdıklamadık yerini bırakmayan ve şu saatte baba çişim geldi annem olmaz sen aç tuvaletin lambasını diyen bir kıza -peki diyemeyecekseniz siz de ilgilenmeyin bu tavsiye ile"

Benim düşüncem 5 yıllık kalkınma planlarınıza almasanız dahi mümkünse hayatınıza her 10 yılda bir çocukla tat katmanız ve dünyada size verilen en büyük armağan olan çocuklardan kendinizi mahrum etmemeniz yönündedir.

Evet Şimdi Melike ile tanışma zamanı...

Melike Benim ömrünüm sonbaharında Allah'ın lutfu ile yetiştirdiğim bir çiçek. Aynı zamanda ileri yaşlarda çocuk sahibi olmanın çok da hoş olduğunu söyleme sebep olan bebeğim... Şu an 3.5 yaşında Nisan da 4 olacak.(Yazı serisi eski tarihlidir efendim Melike artık 5 yaşında 6 olacak) Bu günlerde Melike'yi Teyzelerin en güzeli diye seviyorum. Çünkü bir kızımız daha var. Daha doğrusu torunum. Elif...
O da 5 aylık oldu... Yani Melike 5 aydır teyze... Hım bir de Yasemin var. Melike'nin işkence gören oyuncak bebeği:) Çocuğun ne yolunmadık saçı, ne oyulmadık kaşı gözü kaldı:))

Bu öykü böyle başlıyor... Ailede herkes bir kahraman ama bu öykü Melike(kızım), Melike'nin babası(ben) Elif (torunum) ve oyuncak bebeğimiz Yasemin... sddddddddddd444444444444444 "bu satırları ben yazmadım-kızım çek elini"

Zaman zaman ailemizin diğer fertleri de konuk olabilir tabi ki yazılarımıza ama başrolde Melike olacar zaman:))

dokmemrewşfornfnfıornmpotıgjtut590dddddddddddddddddddsddfaGE....

Arkası Melike'den sonra :))

Müsadenizle...

Bu aralar ne yapıyor?


Melikem
serisinde en azından kitap formatında derleyip toplayana kadar bir şeyler yazmasam da yaşadıklarımızı satır başları halinde paylaşalım istedim. Buyurun Melikem bakalım bu aralar neler yapıyor:

- Artık sandalye kullanabiliyor. İlk büyük icraatı mutfak dolabının tepesine çıkıp un almak, buzdolabının tepesinden de yumurtaları alıp pasta çırpmaya başlamış. Son anda annemizin müdahalesi ile pastayı yedik.

- Bir yandan meyve, sebzeler ve yemeklerdeki vitaminleri merak ediyor. Her kaşık yemek sonrası pazularını şişiriyor ve sandalyede ayağa dikilip büyüdüm mü diye soruyor..

- Öte yandan büyümek istemediğini de öğrendik. Büyümekten korkuyormuş. Bedeninin değişeceğinden korkuyor sanırım. Ya Hulk falan izledi, ya da Shrek

- Bol bol yeni kıyafetler giyiyor, süslenip dansediyor.

- Bahçede oynamayı ve ağaçlara tırmanmayı seviyor.

-Havanın dondurma yiyecek kadar sıcak olup olmadığını henüz babaya sorarak kontrol ediyor. Baba da bu konuda küçük yalanlar söylüyor kızı hasta olmasın diye.

- Son izlenimi ise afedersiniz ineklerin süt işediği kanısında...

Şimdilik haberlerimiz bu kadar efendim.

Melike'den haberler


Biliyorum özlediniz. Ben de özledim Melikem'i size anlatmayı.
Melike dizisinin son yazısı olacak bu yazı demiştim ama fırsat buldukça sizlere Melike'mden bahsedeceğim elbette.

Sadece Melike'm artık büyüyor ve nasipse bu seride yazılan öyküleri bir kitap yapmak istiyoruz. Gelişmeleri sizlerle yine burada paylaşırız. Bakalım nasıl bir kitap olacak.

Melike'm bugünlerde daha bir olgunlaştı. 5. yaşı ile çocuksu tavırlarının yanında torunum Elif'e ablalık (teyzeliği kabul etmiyor) yapıyor. Renkleri seçebiliyor ama turuncuya sarı demekte ısrarlı halâ... Harfleri rakamları tanımaya başladı. Bazı minik duaları ezberliyor kolayca.

Şimdi birkaç anekdot paylaşarak devam edelim yazımıza:

Geçenlerde bir düğüne katılmak için Ankara'ya gitti Melike'm. Annesi ve Abisi ile. Ankara'dan Çorum'a geçtiler. Geldiklerinde anılarını dinledik. Dinlerken ezan okundu ve Melike'mden ilk inci:

-Baba Allah bizi özlemiş... Her yerde var diyorlar ama Çorum'da yoktu. (ezan sesi duymamış sanırım)

Geçenlerde yine yaz yağmurları ve gök gürültülerinin olduğu bir gün, yıldırım biraz yakına düştü büyük gürültüyle. Sofrada şımarıklık yapan Melike'm birden dua ya başladı. Peş peşe sıralanan birçok iyi dilek ve duanın arasında en ilginci ise şuydu:
-Allah'ım gel diye yemek yapıyoruz. Sofra hazırlıyoruz ama gelmedin ki. (bir imada bulunmadık ama Allah c.c kızdı sanıyor)

Sofra dedim de bu aralar sofra hazırlamaya da merak sardı. Mutlaka çiçek şeklinde hazırlanıyor sofralar. Kimsenin tabağın çanağın şeklini bozmasına izin vermiyor. Ayrıca mutfakta mühendislik harikası çözümler üretiyor. En son çözüm. salıncak ipini tüm sandalyelere ve dolap kapaklarına bağladı. Sonra bir hopladı ipin üzerine birkaç dolap kapağı birden açıldı mutfakta. Annesine diyor ki. -Sen yorulmayacaksın. Otomatik açılacakmış dolap kapakları.

Dün gece bir türkü dinledik çocuk şarkıcılardan. -Hastane önünde incir ağacı... Kızın annesi ağlıyordu TV'de. Biz de duygulandık. Melike çok şaşırmış bir şekilde sordu. -Türkülerde ağlanır mı? Bu güne kadar sadece dans edip oynamıştı babayla. Sonra da uyardı anne babayı:

-Sizin kızınız çıkmadı ki oraya. Ben çıkar türkü söylersem öyle ağlayacaksınız...

Son günlerde dilinin tekerlemesi ise durmaksızın AŞK AŞK AŞK diyerek dolaşmak. Nerde bir çift görse âşık ilan ediyor onları. Anne babaya, enişte ablaya âşık...
Arada babasına dizilerden güzel aktrisiler de öneriyor ama anneden fırçayı yiyince bunun pek iyi bir fikir olmadığını anlıyor. Abisine ise şampuan reklâmından kız beğenmeye devam ediyor... Bu gidişle ahenkle danseden saçları olan bir yengesi olacak.

Akşam yemeğinde bir espri sonrası onu ısıracak oldum. -Yemek ye, beni yeme dedi. Ama sen çok tatlısın dedim. Değilim beni yersen kızım yok diye ağlamayacak mısın? dedi. Yamyam bir babayı istemiyor. Son olarak süte şeker yerine Melike Mine BAL katma isteğimi de -kendimi katarsam sütü içemem ki diyerek reddetmişti.

Bir de kız/kadın kimliği oturmaya başladı. Aynada geçen zamanlar. Saçını arada eliyle düzeltmeler. Elbise beğenmemeler. Bugün (pazar) gezmeye çıkardım onu. Ancak 5. çift ayakkabısını da giyip denedikten sonra çıkabildik dışarı.
Ah! şu kızlar...






Erkan BAL / Melike Mine BAL

Utangaç kalorifer peteği


Melike'mine
nin maceralarını biliyorsunuz artık.
Yaklaşık 1 yıldır sizlerle paylaşıyoruz yaşadıklarımızı.
Bu sondan bir önceki yazı. Melike'yle yaşanan bu hafta sonunu anlatıyor.
Son yazı geçen 1-1,5 yılın bir değerlendirmesi olacak.
Buyrun birlikte okuyalım bakalım. Melike'mine m bu haftasonu neler yapmış. (Erkan BAL)

Cumartesi akşamı birlikte TV seyrediyoruz. Yemek programlarımız bitti (zoraki melike seyrettiriyor) Diziler, derken artık uykuya yakın gece kuşağı da başladı. Bir çocukla birlikte televizyon seyretmek çok zor. Onun tercihleri ile sizinkiler uyuşsa bile sizin tercihlerinizin ona zarar verebileceğini de düşünmeniz gerek. Bu durumda terminatör yerine yemek programı izliyorsunuz haliyle. Tabi beklenmedik sorulara cevap vermek zorunluluğunu da unutmamak gerek.

Melike yarı mahmur uykulu babanın ayaklarında dizlerinde uzanmaktadır. Babayı koltuk niyetine kullanıp bacakları arasına uzanarak uyuma egzersizleri fayda etmemiş gibidir. Az sonra Melike'mine den can alıcı sözler gelir.

-Baba niye senin yumuşak bir yerin yok... Ufff her yer Kemik kemik.kemik...

Baba sırf göğüs farkıyla bile kadınların erkeklerden üstün olduğunu düşünür. En azından çocukların nezdinde. Gerçi bu konudaki eksikliğimizi göbek ile kapatabilirsek de estetik açıdan hiç de arayı kapatamayız.

Uyku faslı her zamanki gibidir. Kahramanı Melike'm olan masallar, şarkılar ve dualar. Tabi arada soru cevap faslını unutmayalım.
-Babaa kalorifer petekleri niçin benimle konuşmuyor artık?
Baba aptal aptal kızına bakarak sorunun ne olduğunu anlamaya çalışırken birden jeton düşer. Hava yapan peteklerdeki havayı alana kadar şıkır şıkır su sesi birkaç gece sürmüştür ve Melike'm kalorifer petekleri ile konuşmuştur.-Artık konuşmayacaklar kızım. Çünkü ben onların havasını aldım.
-Onun için mi ağladılar? (hava alırken düşen birkaç damla su)
-...
-Babaa Onlar küstü mü? Yoksa utandılar mı?
-Evet kızım gece uyumayıp konuştukları için utandılar. Hadi sen de sus ve uyu...
(böylece tarihe geçen ilk utangaç kalorifer peteği olur bizim kalorifer peteklerimiz)

Pazar sabahı baba ve Melike mahmur bir şekilde ve biraz geç uyanırlar.
Yatak sohbeti başlar. Sonrasında Melike'm bir istekte bulunur:
-Baba beni gıdıklar mısın?
Baba üzülür. Ne zamandır şakalaşmadık mı acaba der ve Melike'mi gıdıklamaya başlar. Oyun, annemiz "kahvaltı hazırrrr" diyene kadar sürecektir ama baba gıdıklama faslını yeterli bulur. Ancak Melike'm ısrar eder ve kötü sonuç gerçekleşir :((

Baba gıdıkladığında Melike'm kendini yataktan atar ve baba dikkati bir an dağıldığı için kızını tutamaz:((
Yere düşen Melike ağlamaktadır. İlk müdahale yapılır. Hafifçe kaldırılan Melike sevilip, öpülür okşanır ama babaya yüz vermez... Hemen anneye koşar:

-Sennnn suşlusunnnnn. (ses tonu ağlamaklı)
Babam değilsin artıkkkkkk. Beni tutmadınnnnnnnn. Üüüüüüü:((
(1 dakika sonraise) babaaaa acıyo..:(
Babanın yüreği dayanmaz sarılır öper okşar.
Melike'm Anne ve Babaya sarılır, kucaklar ve ağlar.

Bir müddet olayın ciddiyeti gözlemlenir. Ancak bir sorun olmadığı görülünce konuşma faslına geçilir. Baba Melike'mden onu tutamadığı için özür diler.

-Özür dilerim kızım ben suçluyum... (seni kollayıp, gözetmeliydim)
-Hayır der Melike'm: "-sen suçlu değilsin baba"

-O zaman ikimiz de suçluyuz der babası..
ve Melike'mden bu yazının final cümlesi gelir.

-Saçmalama baba. (sen gıdıkladın ben düştüm:)
-Bizi kim suçlayacak ...

Melike Mine'm & Erkan BAL