27 Şubat 2010 Cumartesi

Melike'yi takdimimdir


Efendim bendeniz sayın Başbakanımıza her konuda muhalif yazarlardan olmadığım gibi her konuda amma da doğru söyledi diyenlerden de değilim. Zaten bu yazının başbakanımızla tek alakası şu "yapabileceğin kadar çocuk yap meselesi" aynen katılıyorum efendim. Her insan evladı yapabileceği kadar çocuk sahibi olmalı.

Bırakınız öyle aile planlaması laflarını "ancak kendi neslinizi kurutursunuz" kimse de sizi dinlemez. Azaldığınızla kalırsınız efendim. Bir kere bu yazı dizisi apolitik. O yüzden kimse politik yorum yazmasın. Cevabım yoktur efendim. Varsa da yoktur yani.

Şu dile getirdiğim çocuk meselesine bütün hanımların itirazlarına da boynum kıldan incedir. Biz erkekler kendi bebeklerimizi kendimiz doğuramadığımız müddetçe bu konuda başımız önce olup gıkımız çıkmayacaktır. Tabi sadece doğurmaktan söz etmiyorum. Canından bir parça gibi onu bu dünyaya gelmesi öncesi bedeninde taşımak ve sonrasında da büyütmekten. O yüzden 8-0 falan mağlubuz efendim. Adam gibi susarım bu konuda gıkım çıkmaz. Öyle cenneti kimsenin ayağının altına kolay kolay vermezler. Ana diyorlarsa vardır bir sebebi. Susalım efendim susalım.

Benim itirazım aile planlaması konusunda ahkam kesen erkekleredir. Eğer ırk temelinden olaya bakıyorlarsa ona da bişi diyemem efendim. Siyasi bakışınızdır ama başkalarının çoğalması ile uğraşacağınıza kendi azalmanıza çare bulun der susarım.

Ne demiştik baylar. Yapabileceğimiz kadar çocuk yapıyorduk değil mi. Tabi hanımların yüksek müsadesi ile. Bu sözümü de tavşan kulaklarınız ile dinlemeyiniz lütfen "Gecenin 12sinde ben bu yazıyı yazarken klavyemin dokunmadık tuşunu kulağımın çekilmedik, ayağımın gıdıklamadık yerini bırakmayan ve şu saatte baba çişim geldi annem olmaz sen aç tuvaletin lambasını diyen bir kıza -peki diyemeyecekseniz siz de ilgilenmeyin bu tavsiye ile"

Benim düşüncem 5 yıllık kalkınma planlarınıza almasanız dahi mümkünse hayatınıza her 10 yılda bir çocukla tat katmanız ve dünyada size verilen en büyük armağan olan çocuklardan kendinizi mahrum etmemeniz yönündedir.

Evet Şimdi Melike ile tanışma zamanı...

Melike Benim ömrünüm sonbaharında Allah'ın lutfu ile yetiştirdiğim bir çiçek. Aynı zamanda ileri yaşlarda çocuk sahibi olmanın çok da hoş olduğunu söyleme sebep olan bebeğim... Şu an 3.5 yaşında Nisan da 4 olacak.(Yazı serisi eski tarihlidir efendim Melike artık 5 yaşında 6 olacak) Bu günlerde Melike'yi Teyzelerin en güzeli diye seviyorum. Çünkü bir kızımız daha var. Daha doğrusu torunum. Elif...
O da 5 aylık oldu... Yani Melike 5 aydır teyze... Hım bir de Yasemin var. Melike'nin işkence gören oyuncak bebeği:) Çocuğun ne yolunmadık saçı, ne oyulmadık kaşı gözü kaldı:))

Bu öykü böyle başlıyor... Ailede herkes bir kahraman ama bu öykü Melike(kızım), Melike'nin babası(ben) Elif (torunum) ve oyuncak bebeğimiz Yasemin... sddddddddddd444444444444444 "bu satırları ben yazmadım-kızım çek elini"

Zaman zaman ailemizin diğer fertleri de konuk olabilir tabi ki yazılarımıza ama başrolde Melike olacar zaman:))

dokmemrewşfornfnfıornmpotıgjtut590dddddddddddddddddddsddfaGE....

Arkası Melike'den sonra :))

Müsadenizle...

Bu aralar ne yapıyor?


Melikem
serisinde en azından kitap formatında derleyip toplayana kadar bir şeyler yazmasam da yaşadıklarımızı satır başları halinde paylaşalım istedim. Buyurun Melikem bakalım bu aralar neler yapıyor:

- Artık sandalye kullanabiliyor. İlk büyük icraatı mutfak dolabının tepesine çıkıp un almak, buzdolabının tepesinden de yumurtaları alıp pasta çırpmaya başlamış. Son anda annemizin müdahalesi ile pastayı yedik.

- Bir yandan meyve, sebzeler ve yemeklerdeki vitaminleri merak ediyor. Her kaşık yemek sonrası pazularını şişiriyor ve sandalyede ayağa dikilip büyüdüm mü diye soruyor..

- Öte yandan büyümek istemediğini de öğrendik. Büyümekten korkuyormuş. Bedeninin değişeceğinden korkuyor sanırım. Ya Hulk falan izledi, ya da Shrek

- Bol bol yeni kıyafetler giyiyor, süslenip dansediyor.

- Bahçede oynamayı ve ağaçlara tırmanmayı seviyor.

-Havanın dondurma yiyecek kadar sıcak olup olmadığını henüz babaya sorarak kontrol ediyor. Baba da bu konuda küçük yalanlar söylüyor kızı hasta olmasın diye.

- Son izlenimi ise afedersiniz ineklerin süt işediği kanısında...

Şimdilik haberlerimiz bu kadar efendim.

Melike'den haberler


Biliyorum özlediniz. Ben de özledim Melikem'i size anlatmayı.
Melike dizisinin son yazısı olacak bu yazı demiştim ama fırsat buldukça sizlere Melike'mden bahsedeceğim elbette.

Sadece Melike'm artık büyüyor ve nasipse bu seride yazılan öyküleri bir kitap yapmak istiyoruz. Gelişmeleri sizlerle yine burada paylaşırız. Bakalım nasıl bir kitap olacak.

Melike'm bugünlerde daha bir olgunlaştı. 5. yaşı ile çocuksu tavırlarının yanında torunum Elif'e ablalık (teyzeliği kabul etmiyor) yapıyor. Renkleri seçebiliyor ama turuncuya sarı demekte ısrarlı halâ... Harfleri rakamları tanımaya başladı. Bazı minik duaları ezberliyor kolayca.

Şimdi birkaç anekdot paylaşarak devam edelim yazımıza:

Geçenlerde bir düğüne katılmak için Ankara'ya gitti Melike'm. Annesi ve Abisi ile. Ankara'dan Çorum'a geçtiler. Geldiklerinde anılarını dinledik. Dinlerken ezan okundu ve Melike'mden ilk inci:

-Baba Allah bizi özlemiş... Her yerde var diyorlar ama Çorum'da yoktu. (ezan sesi duymamış sanırım)

Geçenlerde yine yaz yağmurları ve gök gürültülerinin olduğu bir gün, yıldırım biraz yakına düştü büyük gürültüyle. Sofrada şımarıklık yapan Melike'm birden dua ya başladı. Peş peşe sıralanan birçok iyi dilek ve duanın arasında en ilginci ise şuydu:
-Allah'ım gel diye yemek yapıyoruz. Sofra hazırlıyoruz ama gelmedin ki. (bir imada bulunmadık ama Allah c.c kızdı sanıyor)

Sofra dedim de bu aralar sofra hazırlamaya da merak sardı. Mutlaka çiçek şeklinde hazırlanıyor sofralar. Kimsenin tabağın çanağın şeklini bozmasına izin vermiyor. Ayrıca mutfakta mühendislik harikası çözümler üretiyor. En son çözüm. salıncak ipini tüm sandalyelere ve dolap kapaklarına bağladı. Sonra bir hopladı ipin üzerine birkaç dolap kapağı birden açıldı mutfakta. Annesine diyor ki. -Sen yorulmayacaksın. Otomatik açılacakmış dolap kapakları.

Dün gece bir türkü dinledik çocuk şarkıcılardan. -Hastane önünde incir ağacı... Kızın annesi ağlıyordu TV'de. Biz de duygulandık. Melike çok şaşırmış bir şekilde sordu. -Türkülerde ağlanır mı? Bu güne kadar sadece dans edip oynamıştı babayla. Sonra da uyardı anne babayı:

-Sizin kızınız çıkmadı ki oraya. Ben çıkar türkü söylersem öyle ağlayacaksınız...

Son günlerde dilinin tekerlemesi ise durmaksızın AŞK AŞK AŞK diyerek dolaşmak. Nerde bir çift görse âşık ilan ediyor onları. Anne babaya, enişte ablaya âşık...
Arada babasına dizilerden güzel aktrisiler de öneriyor ama anneden fırçayı yiyince bunun pek iyi bir fikir olmadığını anlıyor. Abisine ise şampuan reklâmından kız beğenmeye devam ediyor... Bu gidişle ahenkle danseden saçları olan bir yengesi olacak.

Akşam yemeğinde bir espri sonrası onu ısıracak oldum. -Yemek ye, beni yeme dedi. Ama sen çok tatlısın dedim. Değilim beni yersen kızım yok diye ağlamayacak mısın? dedi. Yamyam bir babayı istemiyor. Son olarak süte şeker yerine Melike Mine BAL katma isteğimi de -kendimi katarsam sütü içemem ki diyerek reddetmişti.

Bir de kız/kadın kimliği oturmaya başladı. Aynada geçen zamanlar. Saçını arada eliyle düzeltmeler. Elbise beğenmemeler. Bugün (pazar) gezmeye çıkardım onu. Ancak 5. çift ayakkabısını da giyip denedikten sonra çıkabildik dışarı.
Ah! şu kızlar...






Erkan BAL / Melike Mine BAL

Utangaç kalorifer peteği


Melike'mine
nin maceralarını biliyorsunuz artık.
Yaklaşık 1 yıldır sizlerle paylaşıyoruz yaşadıklarımızı.
Bu sondan bir önceki yazı. Melike'yle yaşanan bu hafta sonunu anlatıyor.
Son yazı geçen 1-1,5 yılın bir değerlendirmesi olacak.
Buyrun birlikte okuyalım bakalım. Melike'mine m bu haftasonu neler yapmış. (Erkan BAL)

Cumartesi akşamı birlikte TV seyrediyoruz. Yemek programlarımız bitti (zoraki melike seyrettiriyor) Diziler, derken artık uykuya yakın gece kuşağı da başladı. Bir çocukla birlikte televizyon seyretmek çok zor. Onun tercihleri ile sizinkiler uyuşsa bile sizin tercihlerinizin ona zarar verebileceğini de düşünmeniz gerek. Bu durumda terminatör yerine yemek programı izliyorsunuz haliyle. Tabi beklenmedik sorulara cevap vermek zorunluluğunu da unutmamak gerek.

Melike yarı mahmur uykulu babanın ayaklarında dizlerinde uzanmaktadır. Babayı koltuk niyetine kullanıp bacakları arasına uzanarak uyuma egzersizleri fayda etmemiş gibidir. Az sonra Melike'mine den can alıcı sözler gelir.

-Baba niye senin yumuşak bir yerin yok... Ufff her yer Kemik kemik.kemik...

Baba sırf göğüs farkıyla bile kadınların erkeklerden üstün olduğunu düşünür. En azından çocukların nezdinde. Gerçi bu konudaki eksikliğimizi göbek ile kapatabilirsek de estetik açıdan hiç de arayı kapatamayız.

Uyku faslı her zamanki gibidir. Kahramanı Melike'm olan masallar, şarkılar ve dualar. Tabi arada soru cevap faslını unutmayalım.
-Babaa kalorifer petekleri niçin benimle konuşmuyor artık?
Baba aptal aptal kızına bakarak sorunun ne olduğunu anlamaya çalışırken birden jeton düşer. Hava yapan peteklerdeki havayı alana kadar şıkır şıkır su sesi birkaç gece sürmüştür ve Melike'm kalorifer petekleri ile konuşmuştur.-Artık konuşmayacaklar kızım. Çünkü ben onların havasını aldım.
-Onun için mi ağladılar? (hava alırken düşen birkaç damla su)
-...
-Babaa Onlar küstü mü? Yoksa utandılar mı?
-Evet kızım gece uyumayıp konuştukları için utandılar. Hadi sen de sus ve uyu...
(böylece tarihe geçen ilk utangaç kalorifer peteği olur bizim kalorifer peteklerimiz)

Pazar sabahı baba ve Melike mahmur bir şekilde ve biraz geç uyanırlar.
Yatak sohbeti başlar. Sonrasında Melike'm bir istekte bulunur:
-Baba beni gıdıklar mısın?
Baba üzülür. Ne zamandır şakalaşmadık mı acaba der ve Melike'mi gıdıklamaya başlar. Oyun, annemiz "kahvaltı hazırrrr" diyene kadar sürecektir ama baba gıdıklama faslını yeterli bulur. Ancak Melike'm ısrar eder ve kötü sonuç gerçekleşir :((

Baba gıdıkladığında Melike'm kendini yataktan atar ve baba dikkati bir an dağıldığı için kızını tutamaz:((
Yere düşen Melike ağlamaktadır. İlk müdahale yapılır. Hafifçe kaldırılan Melike sevilip, öpülür okşanır ama babaya yüz vermez... Hemen anneye koşar:

-Sennnn suşlusunnnnn. (ses tonu ağlamaklı)
Babam değilsin artıkkkkkk. Beni tutmadınnnnnnnn. Üüüüüüü:((
(1 dakika sonraise) babaaaa acıyo..:(
Babanın yüreği dayanmaz sarılır öper okşar.
Melike'm Anne ve Babaya sarılır, kucaklar ve ağlar.

Bir müddet olayın ciddiyeti gözlemlenir. Ancak bir sorun olmadığı görülünce konuşma faslına geçilir. Baba Melike'mden onu tutamadığı için özür diler.

-Özür dilerim kızım ben suçluyum... (seni kollayıp, gözetmeliydim)
-Hayır der Melike'm: "-sen suçlu değilsin baba"

-O zaman ikimiz de suçluyuz der babası..
ve Melike'mden bu yazının final cümlesi gelir.

-Saçmalama baba. (sen gıdıkladın ben düştüm:)
-Bizi kim suçlayacak ...

Melike Mine'm & Erkan BAL

Mutluluk makinesi



Kim demiş dünyanın yuvarlak olduğunu?
Kim demiş binaların dikdörtgen olduğunu?
Kim demiş yolların düz gittiğini?...
Kim demiş ha?
Kim?

Bir çocuğun hayallerine kim engel olabilir?

Kim dünyayı bir çocuktan daha kolay durdurabilir?
Siz hiç yürek ısıtan bir soba gördünüz mü?
Peki mutluluk makinesi?

Melikem bu aralar mühendisçilik oynuyor. Yazı tahtası ile resimler çiziyor. "Ne çiziyorsun canım" diye sorduğumda ise "hep makine resmi çizdiğinden" bahsediyor. Bir çocuğun hayal gücü ile makinelere yüklediği anlamlar çok farklı. Öyle ilginç makineler çiziyor ki ve makinelere öyle duygusal görevler yüklüyor ki şaşarsınız. Üstelik "mühendis mi olacaksın" diye sorduğumda, hayır "doktor" olacağım diyor.

Eeee, herşeyin makinesini yaparsa, doktorluk daha cazip bir meslek. Başınız mı ağrıdı? Ağrınızı gideren sevimli bir makine emrinizde. Hüzünlendinizse mutluluk makinesi ne güne duruyor:)
Yukarıdaki resim mutluluk makinesine ait. Koca koca adamların savaş uçakları , atom bombaları hayal ettiği bir dünyada masum bir çocuk nasıl bir makine hayal ediyor sizlerle paylaşmak istedim.
Makinenin adı "mutluluk makinesi" bu makine çalıştığında Melike' ye göre insanlar mutlu olacak, neşelenecek, hastalıkları dertleri olmayacak. Oysa zaten her evin içindeki her sağlıklı çocuk bizzat mutluluk makinesi:)

4 Yaşında bir çocuğun hayal penceresi bu. Oysa elinde bu imkan olan büyükler mutluluk adına, insanların mutluluğu adına neler yapıyorlar merak ediyorum.

Haydi şimdi gülümseyin.
Melike'nin mutluluk makinası yakınlarınızda bir yerlerde çalışıyor mutlaka.
Ne mutlu yüreğindeki çocuğu yaşatarak, yarınları kurmak adına güzel birşeyler yapabilen insanlara...

Erkan & Melike Mine BAL

Melikenin Japon arkadaşı ve unutulmaz bir doğum günü

Melike'nin doğum günü için bir planım yok. Aile içinde kutlanacak bir doğum günü ve bir tek Japon arkadaşı olacak aramızda. 23 Nisan vesilesi ile hep birlikte hem doğum gününü hem 23 Nisanı kutlayacağız erkenden. Daha doğrusu 16-23 Nisan tarihlerini Melike'nin doğum günü haftası ilan ettik.
Sizler de 23 Nisan yazılarınızı hazırlıyorsunuz değil mi?
Melike'nin Japon arkadaşı ilginç bir çocuk. Hiç konuşmuyor desem yeri. Melike'den küçük. Su içip yemek yemek dışında, sesizce ortalıkta dolaşan tatlı bir çocuk. Melike onu o kadar sevdi ki; kendi elleriyle yem-eğini yediriyor.
İşte küçük japon kız arkadaşımız:)

Ayrıca doğum gününde Melike'ye oyuncak bir dizüstü bilgisayarı almayı planlarken daha sonra kendi laptopumu vermeye karar verdim. Benim eski emektar bir Pentium 3 Compaq... Siyah bir kasası var. Üzeri Melike'nin resimleri ile süslü bir sticker sipariş verdim. Ayrıca üzerine bir iki çıkartma da yapıştırıp şenlendireceğim bilgisayarın kasasını diye düşündüm.
Sonra bu konuda sizlerden yardım istemek aklıma geldi. PC yi Melike için özel olarak zenginleştirmek istedim. İçine çocuklar için eğitici programlar koymalı. Özellikle internette çocuk eğitimi ile ilgili oyun linkleri vs.
Kuaför oyunlarını çok seviyor mesela. Bir de aşçı ve bebek giydirme. Ancak azıcık da eğitici oyunlara önem vermeli değil mi?
Sizlerden ricam bu konuda bana yardımcı olmanız. Öneri getirmeniz. Bildiğiniz program ve linkleri tavsiye etmeniz olacaktı.

Bakalım nasıl bir bilgisayar olacak bizim emektar derken, 5 yaşında bir çocuğa bilgisayar hediye etmenin bir bilgisayarcı olarak bile iyi bir fikir olmadığı kanısına vardım. Bilgisayarı onun için yine hazırlayıp, zaman zaman kullanmasına izin vermeyi planladım.

Peki ama doğum gününde ne yapmalı? Öyle ahım şahım doğum günü kutlama geleneğimiz yok. Ne yapayım, ne yapayım derken sevgili editörümüz Şebnem bir şey söyledi. "Hediye'nin ve kutlamanın önemi yok, bu günü unutulmaz yap." Çok hoşuma gitti bu söz...
Standart ama aynı zamanda çok özel bir doğum gününde bir baba ne yapabilir? Sanırım gün boyu mesaiyi aksatıp baba kız doyasıya eğlenebiliriz, bak bu iyi bir fikir..
Neyse.
Melikem heyecanla yattı dün akşam. Yine yatıp uyuyacak mıyız? Diye sordu. "Hayır, dedim artık 5 oldun sen. Yarın sabah 5 yaşında bir kız gibi uyanacaksın." 5 Parmağımı açarak görsel destek de sağladım sözlerime:)

Akşam öğrenmeye başladık 5 yaşında olmak ne demek. Gazoz SEK içilecekmiş, baba su katmayacakmış gazozuna. Anaokulu gündeme alınacak, geç bile kaldık. Çocuklarla evde daha çok konuşulacak ve herkes onu dinleyecek, onunla oynayacak.

Daha çok zaman, daha çok oyun.
Küçük hediyeler aldık ama henüz sürpriz. Pastasını kendi beğenmek istiyor. Evde yapılmayacak ve gidip alacakmışız iki katlı bir pasta. Bir kaç eğlencelik balon alırız belki.
Hay Allah bu doğum gününü anlamlı ve unutulmaz kılan ne olabilir. Ona bir şiir mi yazsam? İlginç bir oyuncak mı?

Düşündüm. Bugünü unutulmaz kılacak çok şey gelmedi aklıma. Hepsinden azar azar yapmalı ama en iyisi sevgimizi göstermeli, bıkacağı kadar hatta. Zaten hissettiği ailesinin onu çok sevdiği duygusunu doğum gününde ona çok fazlasıyla yeniden yeniden hissettirmeli...
İster 5 ister 35 yaşı kaç olursa olsun bir çocuğa verilebilecek en güzel hediye bu yoğun sevgiyi hissettirebilmek olsa gerek.

Melike Minem "Seni Seviyorum"
Seni Seviyorum
Seni Seviyorum...
Allah seni korusun ve bize bağışlasın ve sevdiklerini tüm insanlara...

/BABAN

Sezar'ın hakkı Sezar'a

Melike evde tv izlemekte ve bir yandan da babayı beklemektedir. Baba akşam yemekten sonra işe gitmiş ve biraz geç dönmüştür.

Kavak Yelleri dizisinin sonunda bir reklam gözükür. Çağla ŞİKEL ahenkle danseden saçlarını sergilemektedir reklamında. Melike reklama yorum katar.

-Abime de böyle bi gelin kız alalım baba. Baaak saçları dansediyor, yumuşacık, hem kepek sorunu da yok. Çok güzel...

Baba gülümser. Koltuğa dinlenmek üzere kurulmuştur. Anne perdeleri ütülemektedir. Yardım edecek bir şey olmadığı için baba Melike+TV ile ilgilenmektedir. TV'de Okan BAYÜLGEN'in Disko Kralı vardır. Baba hem saat, hem içerik itibarıyla Melike'nin izlemesini istemediğinden zap yapmak için kumandayı arar ama Melike engel olur. Çünkü arada sırada izliyor olsa da gıcık Okan'ı o da sevmektedir.

Okan sunum yapar ve sahneye yeni cd'sinin Premiere'i için Hande YENER çıkar. Baba pek bu kadının müziğinden de bişi anlamaz. İnsan sesinin tenekeleştirilip adına elektronik müzik denmesini pek de beğenmemektedir. Ancak Melike aynı görüşte değildir. Bir müddet sonra ceketi omzundan atıp dekoltesi gözüken Hande YENER'le ilgili yorum yapar Melike:

-Ne güzel cildi var. Yumuşacık. Kimbilir hangi şampuanı kullanıyordur. (cilt losyonu diyemiyoruz henüz. reklamlar o kadar derine nüfuz etmemiş:)

Baba işin sonunun pek iyi gitmediğine karar vererek TV'yi kapatmak ister. Melike isyan eder. Saat 01.00'e gelmektedir.

-Zaten bu gün benimle hiç oynamadın baba... Ben oynamak istiyorum.

Aynı terane artan tempoda yatak odasında da sürünce baba çaresiz Melike ile oyun oynamak üzere yerinden kalkar.

Koridor'un uzun ışıkları yakılır ve baba yeni bir oyun icad eder... Baba terliğiyle tenis maçı.

Uzunca koridorun bir ucuna baba oturur ve bacaklarını açar, öbür ucuna Melike. Gözleri uykulu baba terliklerinin birini Melike'ye verir raket olarak.

Sonra top ileri, top geri. Allah'tan top yumuşaktır ama Melike yerden oynamaktan memnun olmadığı için arada bir topu zıplatmasını, ters köşeye atmasını ister babadan...

Zoraki bale dersi antrönörlüğünden Zuhal Voigt'in gönderdiği içeriklerle kurtulan baba geleceğin Anna Kornikova'sının yetiştiği koridordaki tenis antremanından nasıl kurtulacağını düşünmektedir.

Bir yolunu bulup uykum geldi denildikten sonra yatağa gidilir. Melike ısrarla üstünü örtmek istememektedir. Biraz terlemiş olmalı diye düşünür baba. Sırtını kontrol eder bebeğinin. Ona masal anlatmayı dener.

Melike:

-Off yoruldum baba. Daha önce anlattın ya. Işığı söndür....